Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir kuşun kırk iki yıllık bakışı

“İşte böyle savrulurken, bir keresinde küçük bir kuş çıktı Ziya’nın karşısına. Seyrek yapraklı, zayıfça bir dalın üstündeydi bu kuş; etrafında kopan onca gürültüye patırtıya rağmen, hiç kımıldamadan öylece duruyordu. Sessizlikten yontulmuş, yontulduktan sonra da orada unutulmuş tüylü bir heykel gibiydi neredeyse. O kadar ki, başını çevirip ağaçların arasından kendisine doğru yaklaşan ayak seslerine bile baktığı yoktu. Bu yüzden Ziya olduğu yerde kalakaldı onu görünce. Kuşun sükûneti derin bir taşa dönüştü de gelip aniden ayağına takıldı sanki. Takılınca da yürüyemedi artık, topuklarına kadar yükselen otların üstünde durdu ve sesini soluğunu keserek şaşkın gözlerle kuşa doğru baktı. O gün orada gördüğü şey, öteki kuşlara benzemeyen bu birkaç dirhemlik yaratığın sükûnetiydi sadece. Gözleriyle birlikte kalbini kamaştıran ve onu oracıkta durduran şey de buydu. Kuşun çıplak ve nazlı bir dalgınlıktan ibaret olduğunu kırk iki yıl sonra, başka bir canlıya bakarken fark edecekti aslında. Fark e

Nelere gülebiliriz? Kimleri eleştirebiliriz? - Mizahın Etiği, Eleştirinin Sınırları

Pınar Fidan'ın sosyal medyada kitlesel bir saldırıya maruz kaldığı günden beridir bir şeyler yazmak istiyordum ama bir türlü yolunu ve formülünü bulamamıştım. Bir yandan da toplu hezeyanların bitmediği ülkemiz başka vakalar üzerinden konuyu tekrar ve tekrar hatırlatmaktan geri durmadı. Biraz kafamı toplayıp içime dert olan ve birbirine temas eden iki konuya dair kafamdaki soruları ve düşünceleri yazıya dökmeye karar verdim. Bahsettiğim bu iki konuyu mizahın etiği ve eleştirinin sınırları olarak tanımlayabilirim. Öncelikle olay gününe geri dönmek ve kendi açımdan seyrini anlatmak istiyorum. Twitter’da Pınar Fidan’ın şovundan kesilen videoyla karşılaşmam birçok insanın aksine övgü ve destek dolu birkaç paylaşım vesilesiyle oldu. Sosyal medyada da takip ettiğim bazı tanıdıklarım Fidan’ın paylaşılan videosundaki mizahı çok zekice, cesur ve yenilikçi bulmuşlardı. O esnada saldırıya geçmiş gruptan kimseyi takip etmediğim için ilk izlenimim bence sakil ve özentili bir mizah yapan bir k

Vasatlaşmanın sistematiği 3 - Kanaatler toplumu

Bir önceki yazıda  günümüzde kurumlara ve toplumsal işleyişe egemen olan mutabakat ilkesinin sinema ve kültür alanında süregiden vasatlaşma ikliminde nasıl bir rolü olduğuna dair düşüncelerimi paylaşmıştım. Bu yazıda ise, bugünkü toplumsal yapıya dair ikinci bir eleştirel bakış açısının, 'kanaatler toplumu' kavramının yardımıyla açmak istediğim tartışmaları biraz daha genişletmek istiyorum. Ama tabii ki öncelikle bunu biraz daha net tanımlamak iyi olur. Bu yazıya da ilham veren ve bu kavramı teorik incelemesinin merkezine yerleştiren Ulus Baker'in 'kanaatler toplumu'na dair kapsamlı eleştirilerini özetlemek maalesef pek de mümkün değil. Yine de bir önceki yazıda giriş niteliğinde yaptığım tanımlamayı biraz daha somutlaştırmaya çalışayım. Kanaat kendine has ya da hakikatli bir düşünüşün ifadesi değil de hazır olarak edinilmiş bir yargının, basitleştirilmiş ve nüanslardan arındırılmış, basma kalıp bir görüşün ifadesi olarak tanımlanabilir. Latince kökenli 'opinion