Bugün bunu düşündüm. "Neden sevmiyorum?" diye değil de "edebiyattan neden koptum?" diye sorsam daha doğru belki de ama hiç bir zaman gerçek bir edebiyat tutkunu olmadım sanırım. Ama son 10 yılda okuduğum roman sayısı çok büyük olasılık iki elin parmaklarını geçmez. 2015 yılı önce büyük bir coşku (son hesapsız kolektif mutluluğum 7 Haziran'dı) arkasından da katliamlarla gelen sarsıcı bir yüzleşme içimdeki birçok şeyi öldürdü. Bazılarını ise güçlendirdi. Bu duygusal kopuşun benim edebiyattan kopuşumda da bir yeri vardır belki, çünkü 2015 öncesi daha çok okuduğumdan eminim. Ama gene de, edebiyat, özellikle de roman çok bildiğim, hakim olduğum bir alan değil. Beni buraya getiren Ulus Baker'in Akşam biraz fazla kaçırmışım, ne serüvendi ama! başlıklı çarpıcı yazısı oldu. Neredeyse 30 yıl öncesinden bugüne uzanan bir duru görüyle sadece edebiyat değil, genel anlamıyla sanat üretimi açısından çok önemli bir şey yapıyor, metinle sınırlı bir okumayı ya da bu işler...
Ara ara oraya buraya not aldığım eleştirel, karışık ve bütünlüksüz fikirlerimi bazen toparlayıp yazmak, bazen de öylece ortaya atmak için bir alanım olsun istedim.
Alanıma hoş geldiniz.