Bugün içinde bulunduğumuz siyasi panoramaya dair bir süredir kafamda dönüp duran, hala biraz ham ama yine de benim için bir oranda netleşmiş bir meseleden bahsetmek istiyorum. Bugün muhalif (ya da düzen karşıtı) siyasetin topoğrafyası tarihte çok defa olduğu gibi iki kutba doğru çekiliyor. Bir uçta, büyük kopuş anlarının yokluğunda pratiğe geçmesi olanaksız, söylemle sınırlı kalan, her türlü hareket imkanını (çoğunlukla haklı da olsa) düzen içi olmakla eleştiren katı bir radikalizm var. Sözünün haklılığına ve ürettiği kapsamlı eleştirinin tutarlılığına yaslanan ama bununla yetinen bir tür ortodoks politik doğruculuk bu ve baskın olmasa da bir kutup oluşturacak kadar belirgin bir yaklaşım. Diğer uçtaysa kendiliğinden ortaya çıkan ayaklanmaların, akışkan gündemin ve düzen içi itiraz dalgalarının takibinde, esnek bir hareketçilik var. Bu sayısal anlamda net biçimde sola egemen olan, kimlik temelli hareketlerden mevcut koşulları iyileştirmeyle sınırlı bir tür popülist işçiciliğe uzan...
Ara ara oraya buraya not aldığım eleştirel, karışık ve bütünlüksüz fikirlerimi bazen toparlayıp yazmak, bazen de öylece ortaya atmak için bir alanım olsun istedim.
Alanıma hoş geldiniz.